Home page | Back

Joomy Korkut's web site

Rust, by Edip Cansever

At the bottom of walls, and cautious
At the bottom of walls, and at dawn
Worn like a kernel of a sloppily eaten cherry
Going back and forth, on and on
Going back and forth,
The way a resentful dog reminds you of a school song.
And if you look through the button-sized hole of your childhood
If their eyes are white and huge, by then
Their eyes, now, are two threads of saffron.

And if the sun gathers snow from your glances
We are a shameful audience of snow
Look, so that
If it is silently watching
The white snow coming back
Red, frightened, shameful,
They know that it's like living under one's chest
They know that sometimes reticence is a virtue.

At the bottom of walls, and cautious
All forms of rust are swelling, one by one
The rust of the mouth, the tongue, and the fingers
Of the heart, and the conscience
See, the water pipes of the city are burst
All they hear is a feeble water plash
Which reminds itself quickly
When is a song not beautiful anymore?
When it has an end
Because, beautiful songs don't have an end

No one can sing a song until its end
In the way death belongs to the ones who kill
And the way fear belongs to the ones who pretend to be brave
Songs, otherwise.
As if their heart is strayed from a resentful violet
And also, like inventing a violet all over again
Stretching their leaves
Stretching their eyelids
Clenching their fists
To forget how to cry.

At the bottom of walls, and cautious
In the dusk
Respects to your memories
Our respects, as deep as a bullet wound

Pas, Edip Cansever

Duvar diplerinde ve sakınaraktan
Duvar diplerinde ve alacakaranlıkta
İyi yenmemiş bir kiraz çekirdeği gibi yıprak
Gidip geliyorsa durmadan
Gücenik bir köpeğin bir okul şarkısını anımsattığı gibi
Gidip geliyorsa
Ve çocukluğunun bir düğme kadar delik yerinden bakılırsa
Gözleri bir çağla çekirdeği gibi beyaz ve kocamansa o zaman
Gözleri iki safran ipliği şimdi.

Ve güneş kar topluyorsa bakışlarından
Biz ki utançlı bir kar seyircisi
Sen bak ki
O beyaz karın kırmızı
O beyaz karın ürkek
O beyaz karın utanaraktan geri geldiğini
Seyrediyorsa susarak
Biliyordur tam göğsünün altında yaşar gibi
Biliyordur ki bir erdemdir yerine göre susmak.

Duvar diplerinde ve sakınaraktan
Bütün paslar kabarıyor bir bir
Ağzın ve dilin ve parmakların pası
Yüreğin ve bilincin
Bak işte, patlamış kentin su boruları da
Duyduğu bir çürük su şırıltısı
Ki hemen geliyor aklına
Bir şarkı ne zaman güzel değildir
Sonu olduğu zaman
Sonu yoktur çünkü güzel şarkıların

Kimse bir şarkıyı sonuna kadar söyleyemez
Nasıl ki ölüm öldürenlerinse
Ve korku korkmuyor görünenlerin
Şarkı tersine
Tut ki kırgın bir menekşeden sapmıştır onun yüreğiyse
Hem de bir menekşeyi yeniden icat etmiş gibi
Gererek yapraklarını
Gererek gözkapaklarını
Yumruklarını sıkarak
Ağlamayı unutmak için.

Duvar diplerinde ve sakınaraktan
Bir akşamüstü sırasında
Saygı anılarınıza
Saygımız ki bir kurşun yarası kadar derin